vioft2nnt8|201049142CC5|zubabi_zd|ContentPage|ContentText|0xfeff1a0800000000a901000001000300

atarax

atarax saramortsell.se

benadryl and pregnancy

benadryl and pregnancy online

alendronat implantat

alendronat nedir

Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü. byegm.gov.tr. 28 Mayıs 2002.  Haber.  

PARİS, 27/05(BYE)— Tirajı günde 510 bin olan Le Monde gazetesinin 27 Mayıs 2002 tarihli sayısında Jacques Mandelbaum imzasıyla yayımlanan Cannes çıkışlı yazıda, Zeki Demirkubuz’un Cannes Film Festivalinde “Un Certain Regard” bölümünde gösterilen iki filmi konu edilmekte olup, özetle şöyle denilmektedir:
Cannes Film Festivalinde aynı yapımcının iki filmi birden şimdiye kadar nadiren yarışma dahilinde gösterilmiştir. Fransa’da ilk uzun metraj filmi “Masumiyet” ile 1999′da tanıdığımız Türk sinema yapımcısı Zeki Demirkubuz’un aynı yıl içinde çevrilen “Yazgı” ve “İtiraf” filmleri, bir üçlemenin ilk iki bölümü olarak değerlendirilebilir. “Yazgı” Albert Camus’nün “Yabancı” adlı romanından esinlenilerek çekilmiş olup dünyayla bağlarını koparmış, kendi kaderi dahil hiçbir şeye ilgi duymayan bir adamın öyküsünü anlatıyor. Genç, yalnız adam Musa, hayattan kendini soyutlayarak insanlık kavramına felsefi bir meydan okumada bulunuyor.
Gümrük memuru Musa, birlikte oturduğu annesinin ölümünü bile neredeyse bir iç rahatlamasına varan bir duyarsızlıkla karşılıyor. Daha sonra büro amirinin metresi olmaktan bıkan bir meslektaşı ile de yine duygusallıktan uzak bir evlilik yapıyor. Büro amirinin karısını ve çocuklarını öldürdüğü gün ise, amirinin davetlisi olarak evlerinde bulunan Musa bu cinayeti işlemekle suçlanıyor ve işlemediği bir cinayetin sorumluluğunu üstleniyor.
“İtiraf’ta” ise Harun, intihar eden en iyi arkadaşının eşiyle evleniyor. Antonioni’nin filmlerini andıran film, bir evliliği kasıp kavuran kavga ve barışma, hayranlık ve aşağılama arasında belli bir mesafeyi gözetmeye çalışıyor.
Bu iki film hem sahneye koyma hem anlatım açısından, bundan böyle Demirkubuz’un, çalışmalarının yakından takip edilmesi gereken yetenekli bir yönetmen olduğuna işaret ediyor.
Demirkubuz’un ilk bakışta gizemli bir  imajı var.“Benim işim film çevirmek, bir yapımcıdan beklenen rolü oynamak değil” diyor.
1964 doğumlu yapımcının siyasi bilinci, 12 Eylül 1980 askeri hükümet darbesini takip eden yıllarda uyanıyor. Devrimci militanlık, edebiyatı keşif ve hapishane arasında geçen bu isyankar gençlik yıllarından geriye, “gerçeği arama” ve “sosyal eleştiri” kalıyor. 1994′teki “C Blok” adlı filmi, 1997′deki Masumiyet filminin başarılı olacağını da önceden haber vermişti. “Masumiyet”, eski bir tutuklu ile küçük bir kızın öyküsünü anlatıyordu. 1999′daki “Üçüncü Sayfa” ise, yapımcının yeteneğini artık kanıtlamıştı.
“Türk ruhunun” doğal ressamı olarak niteleyebileceğimiz Zeki Demirkubuz, esasen filmlerinde içinde yaşadığı toplumdan bazı kesitler sunuyor: Geleneksel değerlerin kaybolması, bireylerin kaderinde kaderciliğin öne çıkması veya aile içi şiddet gibi.
Yapımcı bir üçleme çerçevesinde çektiği filmi Yazgı’da Albert Camus’den esinlenmiş. Üçlemenin sonuncusunda ise en çok beğendiği yazarlardan biri olan Dostoyevski’nin izlerini bulacağız. Beş uzun metrajlı filmin realizatörü, senaristi ve yapımcısı olan Zeki Demirkubuz, yeni Türk sinema dalgasında bugün Nuri Bilge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu ile birlikte başı çekiyor

Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü. byegm.gov.tr. 28 Mayıs 2002.